29 Haziran 2007 Cuma

aYaKLı DaVuL SeTi



İnsan mısın arkadaşım sen?

rock n coke 2007



yani genel olarak bana manidar olduğu için başta bir de kendi çapımda aykırı düşüncelere hizmet etmesi vesilesiyle hiç gidesim yok bu sene ama birader manic street preachers geliyor yani.İnsanı ( yani ben öyleysem hala tabi ) zıvanadan çıkarıyor,ters köşeye yatırıp bir de üzerinden aşırtıyor utanmadan.Daha gidilecek ekip,kamplı kampsız oluşu ve de bilimum mevzuatlarda çok muhabbet edilir ama akl-ı ömür yeter,yaşam ateşim bitmemiş ve hala olaki ülke sınırları ( ki bunlardan biri kesin sukoyverir )içerisinde olur isem sanırsam gideceğimdir.
Neler var neler yok siz de bir göz atın: rock n coke 2007

rüyaymış peehhh!! seçimmiş peeehhh!!




Kendi adıma konusuyorum arkadas,rüya kavramının ve yaşanmasının yasaklanmasını öneriyorum.Hayaller olmadan insan yaşayamazmış.Deneyen oldu mu?Nedir abicim adam gibi bir uyku uyuyamayacak mıyım ya,hayır hayal dediğin iyi güzel de ortası yok ki ya iyi ya kötü,yani riske değer mi?neden kabus göreyim de uyanayım.Uyuyamayayım.Gönül isterki buna bir çözüm bulsun bilim adamları.


Bitmedi,bir başka maruzatım daha var:Bu rüya kabus mevzuatından yeterince sıtkım sıyrılması yetmezmiş gibi hani kendime çok yararım dokunuyor ya devlet baba beni seçim sandığında görevli yapmış.İnsaf be birader pazar sabahı 7'de.Ya şu dünya da bugun beni sabah 7 de şurda ya da burda edecek tek bir mevzuat var ölüm kalım olmadığı sürece ,o da memlekete şaklaban seçmek ve bizzat bunda görevli olmak asla değil.Buyrun efendim 22 temmuz sabahı hiç kahvaltı etmeyin şair nedim de 1216 olmasi lazim sandık no nun,yanıbasinda sabah 8den itibaren hafif bir cilingir...rezervasyon yaptırmayı ihmal etmeyin.herkesi beklerim..



happy feet ( trailer )

28 Haziran 2007 Perşembe

..

hep siyaset mi yazacağız? lise dergisini saymazsak ilk yayımlanan şiirimi yazayım... ben bile unutmuşum neredeyse.. birisi anımsattı bugün.. kendisine teşekkürler.. 6-7 yıl öncesinden:


"binlerce, binlerce balık
yüzüyor olmalı gözlerinde
gözlerin, eski bir fotograf çekmeceden"

aYaĞa KaLKıN...



aYaĞa KaLKıN... evinize gelen misafirleri karşılayın.


aYaĞa KaLKıN... kalkmayanları uyarın.


aYaĞa KaLKıN... trafik terörüne müdahale edin.


aYaĞa KaLKıN... ki zamanı geldiğinde yatıp, dinlenmeyi hak edin.


aYaĞa KaLKıN... çocuklu bayana yer verin.

Katiller Ordusu!

TSK'nın bir süredir gündemindeydi orduda profesyonelleşme..
İlk bakışta hoş geliyor kulağa.. Zorunlu askerlik hizmeti kalkacak ya da önemsizleşecek...
Hemen ardından hala hoş.. Son süreçte artan ve de bilinçli olarak daha fazla gündeme taşınmaya başlanan şehit cenazelerini, profesyonel ordu fikrinin meşrulaştırılması için kullanmayı başardılar. Bravo...
Benimse kanım donuyor düşündükçe.. Bir katiller ordusu yaratılacak.. Ülkemizde mehmetçiği pazarlamak yeni bir adet değil, taa Kore savaşından beri "23 sent"lik askerlerimizle övünüyor birileri.. Nazım'ın şiirini anmamak elde mi?
Toplumsal hareketlerden etkilenmeden, kamuoyu baskısını hissetmeden, ordunun istendiği ülkede veya istendiği bölgede "kullanılması", tam manasıyla korkunç bir olasılık.. Bir örnek yalnızca.. Irak'ı işgal etme onursuzluğundan ucundan da olsa sıyrılabilmişsek 2003'te, toplumsal baskı sayesinde mecliste takılan tezkeredendir... Böyle dertlerden kurtulmak istiyorlar haliyle.. Kan pazarlığını daha rahat yapabilmek için.. Afganistan'da, Kosova'da, Lübnan'da ve daha pek çok yerde NATO işgallerine kolaylıkla katılabilmek, kendi ülkesinin askerini "babalar" gibisatabilmek için.
Paralı askerliğin şimdilik hazır kadroları, kulak kesen eski özel tim mensupları, işkenceci korucular, her tür kirli ve karanlık organizasyonun parçalarından oluşuyor ve buna birileri eklencektir işte..
Ben ülkemin güvenliğini bunlara teslim etmem!

ölmeyi öğrendiğinde yaşamayı da öğrenmişsin demektir


Bir dönem dünyayı sallamış bir efsane grup için ne hazin final!..

Kurucularını çoktan toprağa vermişlerdi.
Artık birbirlerini görmüyorlardı bile…
“En küçükleri”nin ölüm döşeğinde buluştular son kez…
Kim bilir nelerden konuştular.
Çıkan ikili, gözyaşlarını sildi gizlice…
Kalan, ölüm için saat saymaya devam etti.

* * *

Beatles’ın en genç üyesi (58) George Harrisson’ın beklenen ölümü bana Mori’yi hatırlattı.
Mori Schwartz, hayat dolu bir üniversite profesörü…
1994′te vücudunda bir gariplik hissetmiş. 60′lık vücudu artık dans derslerini kaldıramayacak kadar bitkinleşmiş. Doktora gittiğinde yakında öleceği haberini almış:
Hastalık Mori’yi tekerlekli sandalyeye bağlamış. Dersleri bırakmış, evdeki bakıcının kollarında bebekliğe yeniden dönmüş: Kucaklanıp kaldırılır, başkası tarafından yıkanır, poposu pudralanır olmuş.
Düşünmüş o zaman:
“Kendimi bırakıp yok olmayı mı bekleyeyim, yoksa kalan zamanımı en iyi şekilde değerlendireyim mi?”
Sonunda ölümünden utanmamaya ve yaşamla ölüm arasındaki son köprünün bütün ayrıntılarını anlatmaya karar vermiş.
Hayattaki son dersi, “kendi ölümü” olacakmış.

* * *

Önce sevdiklerini toplayıp, onlara bir “canlı cenaze töreni” düzenlemiş.
Bizim ancak ölenlerin ardından yaptığımız sevgi konuşmalarını hayattayken dinleme ve gönlünce cevap verme şansını yaratmış.
ABC televizyonunun ünlü haber sunucusu Ted Koppel’ın programına konuk olunca üne kavuşmuş.
Dünyanın dört bir yanından mektup yazan, röportaja gelen insanlar ona “son yolculuk”u sormaya başlamışlar.
Mori’nin bu sorulara verdiği yanıtlar Türkçede de yayımlandı.
(Mitch Albom, “Öğretmenim Mori’yle Salı Buluşmaları”, Boyner Y. 1997) Birbirinden ilginç o yanıtlardan benim aklımda kalan ders şu oldu:
“Herkes öleceğini bilir, ama kimse buna inanmak istemez. Oysa öleceğimize inansak, bazı şeyleri farklı yapardık. İnsan ölmeyi öğrenince yaşamayı da öğrenmiş oluyor. Budistlerin yaptığını yap ve her sabah omuzundaki küçük kuşa sor:
‘- O gün, bugün mü? Hazır mıyım? Olmak istediğim insan mıyım? Kariyer, iyi maaş, araba ve ev taksitleri… hayattan istediğim şey bu mu?’”

* * *

“Şuraya uzanmış yavaş yavaş ölürken rahatlıkla söyleyebilirim ki, istediğin kadar güce ya da paraya sahip ol, yaşamı satın alamazsın” diyor Mori…
“- Son bir 24 saatin olsa ne yapmak isterdin?”
sorusuna ise herkesi şaşırtacak kadar sade bir cevap veriyor:
“- Sabah kalkar, jimnastiğimi yapar, ardından çörek ve çayla kahvaltı eder, yüzmeye giderdim. Sonra arkadaşlarımı evde güzel bir öğle yemeğine davet eder, onlara ne kadar değer verdiğimi anlatırdım. Ardından ağaçlıklı bir bahçede yürüyüp renkleri, kuşları seyreder, doğayı içime çekerdim. Akşam sevdiklerimle bir restorana gidip yemek yer ve en güzel kızlarla tükeninceye dek dans ederdim. Ardından eve gelir mükemmel bir uyku çekerdim”.

* * *


Sizin bunları yapacak vaktiniz var.
Bütün yapmanız gereken arada bir omuzunuza bir bakış atıp sormak:
“Bugün mü küçük kuş, bugün mü?..”

C.D.

27 Haziran 2007 Çarşamba

küresel zımbırtı serasal solma

küresel ıkınma diye sızlanıp pencere kenarında bronzlaşırken yemeği tencerede balkona koyup içerde klima sen bizim herşeyimizsin diye haykırıyoruz.Ama mizahi ele aldığımız bu zımbırtı hakikaten yaşamı güçleştiriyor.Hem de gitgide her sene değil,gün ve gün..yakın gelecekte an ve an...aşağıdakilere bir göz atın..bizim de bir ucundan tutabileceğimiz şeyler olabilir..


Biz neler yapabiliriz?

* Enerji dostu ampuller kullanılmalı.
* Televizyonlar bekleme konumunda bırakılmamalı.
* Doğru ışıklandırma kullanılmalı.
* Klima yerine vantilatör kullanılmalı.
* Evler ısı kaybına karşı yalıtılmalı.
* Eşyalar, radyatörleri kapatmayacak şekilde yerleştirilmeli.

Su kaynaklarının kıtlığı da bir başka önemli sorun. Ancak, alınabilecek önlemler de yok değil.
* Diş fırçalama, bulaşık yıkama, traş esnasında musluk açık bırakılmamalı.
* Daha az su tüketen yeni teknoloji klozetler kullanılmalı.
* Klozetlere asılan temizleme maddeleri kullanılmamalı.
* Çamaşır suyu tüketimi en aza indirilmeli.
* Akan tesisatlar onarılmalı.
* Hortumla sulama ve yıkama yapılmamalı.
* Suyu, kireç ve bakterilerden arındıran filtreler kullanılmalı.

Çevre örgütleri, tüketicileri ulaşım sektörü konusunda da uyarıyor.
Bu sektör, yenilenemeyen enerji kaynaklarının baş tüketicisi ve sektörde kullanılan gazların emisyonları, hava kirliliğine, iklim değişikliklerine neden oluyor.
* Toplu taşıma araçları tercih edilmeli.
* Kısa mesafelere arabayla gitmek yerine, yürümeli.
* Kurşunsuz benzin tüketen araçlar tercih edilmeli.
* Aracın taşıma kapasitesi aşılmamalı.
* Uzun duraklamalarda aracın kontağı kapatılmalı.

Çevre örgütleri, tüketicilere geri dönüşümü bir yaşam tarzı olarak benimsemelerini, alışveriş sırasında aşırı tüketimden kaçmalarını öğütlüyor.
Tüketicilerin özenli davranması gereken en önemli konuların başındaysa ambalaj tüketimi geliyor. Zira plastik ambalajların doğada kaybolma süresi bin yılı buluyor.
* Tüketiciler, uzun ömürlü ürünlere yönelmeli.
* Geri dönüştürülemeyen ambalajlarda satılan ürünler alınmamalı.
* Başta PVC olmak üzere, plastik ambalajlardan kaçınmalı.
* Şişe ve kavanoz gibi cam ürünler tercih edilmeli.
* Plastik poşet ve yiyecek kapları gibi ürünler yeniden kullanılmalı.
* Alışverişlerde plastik poşet kullanılmamalı.
* Cam malzemeler, organik çöplerle birlikte atılmamalı.

Gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelen bilgisayarların yarattığı kirlilik de azımsanacak gibi değil.

* Elektrik tüketimi daha düşük modeller alınmalı.
* Yazıcıdan kağıt çıktısı alınması asgariye indirilmeli.
* Bilgisayarlar bekleme konumunda bırakılmamalı.
* Kullanılmayan bilgisayarlar atılmamalı.


ayrıntılı bilgi için
http://www.kuresel-isinma.org

26 Haziran 2007 Salı

profesyonel öğütler



  • Drive in one direction until you reach the ocean.
  • Say hello to everyone you pass during the day.
  • Frown until your mouth muscles hurt (then see how much easier it is to smile.)
  • Create your own alphabet.
  • Start a scrapbook.
  • Make something you invented or invent something you can make.
  • Figure out if has no solution for non zero integers x, y, and z if n is an integer greater than two.
  • Make a BLT.
  • Work the crossword puzzle.
  • Count backwards from 10 billion by 13s.
  • Visit a yard sale.
  • Put on some really comfortable shoes. Walk somewhere in them.
  • Make something nice for someone and give it to them.
  • Go see a movie. (See two or three in a row. You may have to make extended visits to the restroom between films.)
  • Make your own list of things to do instead of killing yourself (and then do them.)
  • Organize your own mock funeral, invite family and friends, encourage them to eulogize you. (Tell them how you've really been feeling lately and see what happens.)
  • Let someone proofread your suicide note.
  • Build a fort.
  • Meditate.
  • Shampoo your hair. Repeat if desired.
  • Create an elaborate hoax. (Try not to get arrested.)
  • Get arrested.
  • Blow the stink off!
  • Sneak into a church. Enjoy the sunlight and quiet.
  • Write me a letter. (Be assured of a hopeful reply.)
  • Volunteer somewhere.
  • Doodle.
  • Enter a contest.
  • Write a poem.
  • Just breathe.
  • Take a class.
  • Finish something you started.
  • Drink a cup of tea with sugar and milk if that's how you like it.
  • Jump up and down on a big trampoline.
  • Pray.
  • Eat a tomato.
  • Pet a kitty cat.
  • Smoke a cigarette. (It's slower.)
  • Answer your telephone the next time it rings. (I know you haven't been...)!!!!:))))
  • Ask a stranger for some good advice.
  • Paint a mural.
  • Start a garden.
  • Do the dishes. (It's OK if you've let them pile up. Wash a couple of them at least.
  • Rescue an animal.
  • Take your loose change to the bank.
  • Play some beautiful music.
  • Ask an old person to tell you a story.
  • Make yourself breakfast in bed.
  • Eat cookies.
  • Stare at clouds.
  • Visit the maternity ward.
  • Send flowers anonymously.
  • Make a long to-do list. Do everything on it.
  • Set a world record.
  • Open the curtains.

25 Haziran 2007 Pazartesi

Hepinizi Çağırıyorum

"......."Hiçbir mülküm yok zamandan başka" diyor şair Süreyya Berfe; bu dizeler benim yaşamımı özetliyor. Evet, bugüne dek hiçbir mülküm olmadı, beni 94 yaşıma taşıyan zamandan başka. Ben bu zamanla neredeyse özdeşleşmiş durumdayım. Her ne kadar o sözünü ettiğim zaman kimi kez benliğimi elimden alıp beni yüzüstü bırakıyorsa da, bugün 94 yaşımı, tek mülküm olan zamana borçluyum. Sizlere sesleniyorum; zaman denen mülkünüzü iyi kullanın, çünkü onun kaypaklığını ancak dirençle önleyebilirsiniz benim gibi. Hepinizi mülkünüz olan zamana sarılmaya çağırıyorum. Çünkü, gün olur, zamanın kendisi gibi hayali de cihan değer. Sevgiler(im)le. Bana uğurlar ola... "

Vedat Gunyol

22 Haziran 2007 Cuma

üSTaD ReLoaDeD

Böyle bir eser bir daha yazılabilir mi? Rüyalarımıza girmesinden korktuklarımız, ilk ağızdan daha iyi bir tasvire bulanabilir mi? Bilmiyorum. Ama bir şey okuyacaksanız alın bunu okuyun derim...

"Bir Adam Yaratmak"tan...

"bir sigara kağıdını şu masaya koy, üstüne bir taş bırak, kapıları kapa ve git! üç yüz sene sonra gel, yerinde bulursun. belki sararmış, belki buruşmuş, fakat yine o. bir sigara kağıdı kadar yaşayamıyoruz. kefenimizden evvel çürüyoruz. duyuyorum! toprak altında milyonlarca kurdun, çıtır çıtır dut yapraklarını yiyen milyonlarca ipek böceği gibi, milyonlarca ölüyü yediğini duyuyorum.
ölüler! korkunç bir saklambaçın korkunç oyuncuları. kurtarın beni ebedilikten! öldüm sizi araya araya.. kurtarın beni düşünmekten!"

allahım ben yok olamam! her şey olurum yok olamam. parça parça doğranabilirim. tütün gibi kurutulabilir, ince ince kıyılır, bir çubuğa doldurulur, içilir havaya savrulabilirim. fakat yok olamam. madem ki bu kadar korkuyorum, yok olamam.* eczahane camekanlarında, ispirto dolu bir kavanoz içinde, düşürülmüş bir çocuk ölüsü gibi , yumruk kadar bir et parçasına inebilir, bir şişeye hapsedilebilirim.fakat şişenin camından yine dışarıyı seyreder, önümden geçenleri görür, kendimi bilir ve duyar, kendimi ve allahımı düşünebilirim. razı değilim allahım! yok olmaya, kalmamaya, gelmemiş olmaya, mevcut olmamaya razı değilim. bu dünyada bırakamayacağım hiçbir şey yok. ne deniz, ne şehir, ne ağaç, ne ev, ne kadın, ne de ben. bu kalıbım, bu zarfım., bu kafesimle ben. onların hepsini bırakabilirim. fakat şuurumu, bilmek, duymak, var olmak şuurumu bırakamam. razıyım bir toz parçası olayım. insanlar üzerime basarak geçsin. canım acısın, duyayım. canımın acıdığıını duyayım. razıyım bir kertenkele olayım. kızgın yaz günlerinde bir bahçe duvarına tırmanayım. tırnaklarımı tuğlalara geçireyim.yeşil ve ıslak sırtımı güneşe vereyim. fakat güneşle sırtım arasındaki öpüşmeyi duyayım. tuğlaların incecik zerreleriini sayayım. kovuklardaki böceklerin, bir boru içinden bakar gibi bana baktıklarını göreyim ve düşüneyim.razıyım bir nokta olayım. fakat o noktaya bütün kainat, bütün mevcudiyle dolsun. ben yok olamam.ağlarım, tepinirim, çatlarım, çıldırırım, ölürüm fakat yok olamam. her şey benm olsun, vereyim, gökler, yıldızlar, gökteki samanyolu, ay, dünya, vereyim. fakat aklım bana kalsın. aklım bana kalsın! aklım!.."

''osman hiç bıçağın deştiği yerden kan akmadığı olur mu?benim de beynimden kan akıyor.ben düşünmüyorum,beynim kaynıyor.görüyorum,gözlerimi yumunca görüyorum.beynimin etten yuvarlağı üstünde her düşünce bir damla siyah kan gibi yuvarlanıyor.ben istemiyorum osman!fakat hiç bıçağın deştiği yerden kan akmaz olur mu?''

"herkesi düşündürmeye calı$, duşunduremezsin.beni duşundurmemeye calis yine elinden birsey gelmez. ben ba$kalarinin duşunmemeye mahkum oldugu kadar duşunmeye mahkumum. osman! pencereleri acmak istiyorum. başımı soguk havaya uzatmak ve kopekler gibi haykırarak halkı penceremin altında toplamak istiyorum. du$unmek istemiyorum diye bagırmak, ulumak istiyorum. osman, duşunmek istemiyorum! du$unmek istemiyorum...."

''yaratıcı neymiş, yaratmaya kalkışarak tanıdım. yalancı ilah, doğrusunu tanıdı. gölge artist öz sanatkarı tanıdı. ben şimdi şu anda tanıyorum allah'ı. ilminin, sanatının karşısında aklımı veriyorum. aklım bir cephane deposu gibi patlıyor, kül oluyor."

Necip Fazıl Kısakürek...
Saygıyla...

21 Haziran 2007 Perşembe

pencereden kar geliyor ( Erkan Uğur )



ağlamak mı..

ADI BİR GARİP ŞİİR OLSUN !!!

Bir garip başlamıştı bugün,
Serçe bile yarı sarhoş,
Kapının önünde iki insan
Telli duvaklı bir düğün.
İklimlerden de bir garip iklimdi zaten..
Ne adına kış dersin,ne de güneşine aldanıp yaz..
Yağmura hasret bir sıcak,
Gökyüzünde bile bir naz.
Toprağa düşen bir damlaydım,
Üstünde gezinen bir âdem,
Âdemin rüyasında bir notaydım,
Notaya vurulan uzun bir es,
Kafa önde, boynu bükük,
Güneşe küskün bir yüzdüm.
Sanki yeditepe İstanbul’da
Her yol yokuş, ben düzdüm.
Cahile şifa bir akıl olsam,
Söz ederken düşünürdüm,
Bir konuşur iki susar,
Bu halimle övünürdüm.
Gel gör ki ben de bir kulum ki,
Aslında mektup üstü bir pulum,
Uzun zaman geçmeden,
Sevgilinin kalbidir yolum.
Tabi yaren bana he derse,
Olsun deyip affederse,
Bu kalbimdeki kederse,
Buhar olur uçar gider…


En zoru da bir ad koymak,
İsterim şöyle güzel olsun,
Gösterişi pek hoş dursun da,
Sevgilinin yüzü gülsün,
Peki tamam buldum gibi,
Birlikte görelim şarabın dibi,
Kaçma uzağa gel hele bi..
Adı, bir “garip” şiir olsun.. J



Boş geçen günün biri, bir günün bir saati… bir saatin bir dakikası…

nato, seçimler, pusulalar

chp, seçim bildirgesini açıklamış, pardoon seçim pusulasıymış adı.... yazıp yazmama konusunda biraz tereddüt ettim ama yalnızca bir başlığa dokundurup içimi rahatlatmak zorundayım! düzen siyasetinin ikiyüzlülüğünü ve teslimiyetçiliğini içim kaldırmıyor artık ve neredeyse gazete okumamya başlayacağım............

soL'da ilgili haberden bir cümle yalnızca...
"Ayrıca, bildirgede yer verilen "Askeri boyutu özel bir önem taşıyan 'Terörle Mücadele' konusu, NATO makamlarının ve ilgili NATO komitelerinin gündemine getirilecek ve NATO antlaşması çerçevesinde müttefik ülkelerin dayanışmasının sağlanmasına çalışılacaktır" şeklindeki ifadeler de, terörle mücadele adına Türkiye topraklarının NATO müdahalesine açılabileceği tartışmasını beraberinde getiriyor."
http://sol.org.tr/index.php?yazino=11908

20 Haziran 2007 Çarşamba

Basit yaşayacaksın...

Basit yaşayacaksın. Mesela susayınca su içecek kadar basit... Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında. Tek düğmesi olacak elindeki cihazın; tek bir düğme, tek bir cümle gibi... Sevince lafı dolandırmadan söylediğin "seni seviyorum" gibi. Basit bir öpücük yetecek sana... Basit, sıcak bir öpücük; ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin. O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını, o öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını. Kabak çekirdeği verecek sana rakamların veremediği mutluluğu. El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak en değerli kağıdın -hep yanında taşıdığın, atmaya kıyamadığın. İki harekette giyiniverecek, iki harekette soyunuvereceksin. Kısacık olacak uyanman, ve yola çıkman arasında geçen süre; kısacık olacak sıcacık kollara dolanman ve yolculuklara çıkman arasında geçen süre. Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını; bakışların bile anlatabilecek kendini. Beklentilerin de basit olacak. Kaf Dağı'nın ardında beklemeyecek mutluluklar. Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını; ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana en ucuz aşk romanını. Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini. Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken. Bir kaşarlı tost olacak aradığın nasıl oturacağını bilemediğin sofrada, parmakların en kıymetli çatalın. Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri. İskender'in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında. Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana kontrplak bir gitarda, doğru basılmış bir fa diyez'in mutluluğunu. Makyajı ilk "a" sına kadar bilmen yetecek. Temizlik kokacak en pahalı parfümün. "Bilmiyorum" diyebileceksin bilmediğinde ve çok normal olacak "onu da" bilemeyişin. Tek dereden su getirmen yetecek, bir "istemiyorum" diyebilmeye. Ne durduğu farketmeyecek abanın altında. Saatin, sadece saati gösterecek. Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın. Küçük bir not defteri olacak "bilgini" en hızlı sayan. Basit yaşayacaksın, basit. Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit.

19 Haziran 2007 Salı

Buz Efsaneleri..



Yılların ikilisi...

Christopher Dean - Jayne Torvill.. bence izleyin.. ve kareografideki muazzamlığa bir bakın derim.. çok şahane.. Sene 1984 Kış olimpiyatları..

çiçek



o ki aglayarak basladim
hangimiz degil ki
sonra hep sikayet
ta ki son nefese kadar
e tam bitti derken
bu kez de bir burukluk
üzüntü yine..
sorarim,
bilmeyeydi adem oglu cenneti
kaynar miydi beri tarafta kazani
nankör ,birader nankör..!
gel nazim'ima kulak ver:
"beni lafa tutma gülüm"
"ben seni sevmekle meşgulüm"

üSTaD



"turk milleti gariptir
her lafi kaldirmaz
ibne dersin kizar da
sikersin aldirmaz" neyzen

"kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler;
kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler..
künyei almak için, partiye ettim telefon,
'bizdeki kayda göre, şimdi o mebus' dediler!" neyzen

"bu bok'a bok demeyin
boklar duysa ar eder
zerresi boka düşse
o boku mundar eder" neyzen

Cumartesi Pinhani


Gençler, cumartesi 20:30'da
Pinhani konseri var..
Birlikte gidelim mi?

18 Haziran 2007 Pazartesi

pink floyd - high hopes

hepimizin umutları var..

17 Haziran 2007 Pazar

KaFa Mı BuLuYoNuZ LaN BiZLe?

Sultanahmet Camiiiiiiinin (iyelik ekli olunca kaç "i" ile yazıldığını çıkaramadım) eski imamı Osman Nuri Bedir Bey'ler, ailemizin götünün şeriatsavar partisi CHP tarafından İstanbul 3. bölgeden milletvekili adayı gösterilmiş. zinhar haşa, lafımız yok, çok güzel çok hoş, yaşasın dostluk kardeşlik, milli birlik di mi? işte bütünselci kucaklayıcı yaklaşım... olma mı...

tabi bi de şöyle bir durum var: Bu "çağdaş" görüşlü imam kardeşimizin odasında şu an şeriatçılığı neredeyse resmi gazetede bilem yayınlanmış olan kadayıfzade Erbakan hazretleriyle birlikte çekilmiş fotoğrafları asılıymış düne kadar; yarından itibaren yeniçeri ağası Baykal efendininkiler asılır artıkın. asılmak demişken bi Yusuf Arslan vardı, ona noldu? hani şu islamcı bi aileden yetişip gomnist olduğu için asılan 6 mayıs 72'de... neyse... konumuza tornistan edelim...

ne diyoduk: hmmm evet, Nuri Bedir Bey... neydi? bu adam imamdı evet... açık görüşlü imam, cici devletimizi gomnistlerden, şeriatçılardan koruyan partiden aday olan... şeriat demişken... bilir misiniz bilmiyorum (uuu seksi oldu burası), şeriat bir devlet yönetim biçimi değil, dini oluşturan kurallar bütünüdür, osmanlıcadan gelmedir ve "islam dini, hak din yolu, aydınlık, ışık" gibi anlamları vardır. yani bu güzel kardeşimiz mesleği gereği "şeriatçı", demir işiyle uğraşanın demirci, tamir işiyle uğraşanın tamirci, ırk işiyle uğraşanın ırkçı (bu olmadı sanki...neyse) olduğu gibi, şer-i (osmanlıca: din kurallarına dayanan) işlerlerle uğraşan bu muhterem kardeşimiz de mesleği gereği, gayet doğal olarak, bir şeriatçı... hmmm, ilginçleşiyor gitgide...

biraz daha bakalım... bu güzel kardeşimiz, niye "eski" Sultanahmet camii imamı da, "halen" Sultanahmet camii imamı değil. imamlıktan emekli mi olmuş? hayır... şu an napıyor? Küçükçekmece ilçesi imam-ı azam camii imamı kendisi... hmmm, burası da normal değil... ne işi var koskoca Sultanahmet camii imamının Küçükçekmece'de?!? Biraz araştıralım... nasıl yaw? bu adam Sultanahmet camii'ndeyken, kız kuran kursu öğrencilerine tacizden, ve kendine yaptırdığı konut ve ilgili iç dekorasyon faturalarını kuran kursuna kestirerek yaptığı yolsuzluktan (kanıt isteyen için: bkz: 31.12.2003 tarih ve 2643 sayılı il onayı) dolayı hakkında soruşturma açılmış ve önce Çatalca'ya oradan da Küçükçekmece'ye sürülmüş!!! İmamlar memur statüsünde ve devlete bağlı olduklarından dolayı, yargılanamamış, sadece görev yeri değiştirilebilmiştir. (bkz. memur-in muhakemat kanunu - Nuh Mete Yüksel'in kurumun kaynaklarını kullanarak hatunun tekini çatır çatır biiiptiği videonun yayınlanmasına rağmen yargılanamaması ve sadece görevinden uzaklaştırılma yetinilmesi gibi, hatta daha sonra Ankara 1 numaralı dgm'ce hakkında basın yoluyla her türlü haber yapılmasının yasaklanması gibi). Bu arada, nası ya, imamlar devlete bağlı memur mu? evettt... ama laiklik, ama din, ama devlet, ama işler, ama ayrı, ama perhiz, ama lahana, ama turşu...

Ama niye CHP şeriatçı, tacizci, yolsuzluklara karışmış bir imamı, hem de İstanbul'dan aday göstersin ki?!? Hmmm, burayı da bir düşünelim: bu herif (küçük kızları ellediğini öğrendiğim için artık "kardeşimiz" demiyorum dikkat ederseniz) kaçıncı bölge'den aday olmuş? İstanbul 3. bölge'den... bu bölgeye hangi ilçeler dahil: Avcılar, Bağcılar, Bahçelievler, Bakırköy, Büyükçekmece, Çatalca, Esenler, Güngören ve Küçükçekmece... Burası da ilginç, buralar normalde çoğunlukla varoş olarak tabir ettiğimiz, ve -hani bizim gibi okumuş etmiş adamlar değiller ya(!)- AKP'nin kalesi cahil kesim olarak tanımlanan, çoğu düşük gelirli olduğundan genel olarak 'elit aydınlarımız' tarafından hor görülen bir kesim. Bu kesimin genel olarak "Anadolu'lu" bir yapısı olduğu için dini duyguları hassas. Sömürülmeye müsait. Hani AKP'nin bu yolu kullanarak oy topladığını söylediğimiz ve bunun için eleştirdiğimiz. Çünkü din üzerinden siyaset olmamalı yapılmamalı. Siyaset dediğin laik, demokratik partiler ve siyasetçiler tarafından yürütülmeli, Aynı CHP gibi, hasskktttrrr sıçtık iyice karıştı, bu herif CHP'den aday oldu!!! ama ama tamam anladım, bu herif aynı zamanda tacizci ve hırsız olduğu için, dinci sayılmaz, çünkü bunlar dinde yasak... zaten laiklik de "din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması", "çük ve devlet işlerinin" veya "hortum ve devlet işlerinin" birbirinden ayrılması gibi bi zorunluluk yok. tamam şimdi oturdu kafamda, oldu bu iş. sorun yokmuş, ben boşuna saçmalamışım. zamanınızı aldığım için özür dilerim... niyetim eleştirmek değildi zaten… zaten bu ülkede “laiklik elden gidiyo” demek fazlasıyla yetiyo, yüzbinlerce embesili çağlayana toplamak için…

tefrikanın farkında mısınız?

boşuna yırtmıyos kıçımızı "anarşi de anarşi" diye... insanı zorla politik ettiniz şerefsizim...

Naçizane bir öneri: Şevki Yılmaz DSP'den, Tansu Çiller TKP'den, Kemal Alemdaroğlu AKP'den, Doğu Perinçek MHP'den, Leyla Zana DYP'den (DYP? DP? her ne skimse... Mehmet Ağar'ın partisi olan), Hakan Şükür ANAP'tan, fetullah Gülen de Genç Parti'den aday olsun... milletçenek sevişelim kaynaşalım...

babalar gününe istinaden


Hasan'ın dan Turgay'ına,Ali 'sinden Ramazan'ına,Ahmet Mehmet'inden Koskocasına,Hulusi'sine ve daha hatırlayamadığım sayamadığım nicelerine...bir gün adamışlar..adettendir..iyi ki varsınız...kendi namıma ömrüm el verirse dilerim her birinizden bişey olabilirim..kutlu olsun.

herkafadan'da

16 Haziran 2007 Cumartesi

CAN YÜCEL'DEN

-efendim,ne yersiniz,ne getireyim size?
-sabir..sabir ver bana.
-onu benden degil allahtan isteyeceksin.
-oyle mi? peki o zaman sen bana bir porsiyon allah getir.

filhakika'da

alınla sigara söndürmek

pek sarhos olundugu bir vakit masanin kenarina konulan sigara unutulmak suretiyle kisinin uyku haline geçmesiyle alnin masa kenarindaki sigara üzerine düsmesi seklinde gerçeklesir.sarhosluk durumunun derecesine istinaden hafifçe "yandim yaw" denilerek aheste aheste kafanin kaldirilabilecegi gibi ,"anani avradini" seklinde bir nida ile de gerçeklesmesi mümkündür.sonuç:1 hafta hintli tadında etrafta dolaşılır..o diil de hadi söndürdün sıkıyosa yaksana alnınla...evet o daha bi enteresan olurmuş.

miş'li geçmiş'te

15 Haziran 2007 Cuma

Manic Street Preachers - Your Love Alone is Not Enough



manalı...

hurdalık'ta

Tarlabaşı Toplum Merkezi



Sevgili Merve Özbey'den aldığım maili aynen aktarıyorum:
Arkadaşlar aşağıdaki linke bir göz atarsanız çok sevinirim. ( ki ben videonun kendisini koymuş bulundum zaten )Bir çok kişi için anlamlı olabilir.
İlgilenen olursa tanıdıklarına forward etsin. Bizim için yayılması önemli...
Teşekkür ederim...


hurdalık'ta

Yeni Kız...



Arkadaşlar... arada sırada çizdiğim bazı resimleri. renklendirdikten sonra yayınlıyorum... Bu da yeni kızımız.. hadi hayırlı uğurlu olsun vatana millete...

sevgiler..

Evanescence ! 25 Haziran



Millet... konsere gitmeliyiz evet.. ama bunu da unutmamak lazım...

Tarih: 24 Haziran 2007 Pazar
Mekan: Turkcell Kuruçeşme Arena
Kapı Açılış 18:00
Konser Saati 21:00 Tarih: 24 Haziran 2007 Pazar
Mekan: Turkcell Kuruçeşme Arena
Kapı Açılış 18:00
Konser Saati 21:00

Bi karar verelim ona göre bi konsere gidelim bi akşam..


BİLETLER 90 YTL

Women In Art

Felaket Habercisi

Bugünkü bir habere göre, akıma kapılan bir işçi yanık ve kırıklarla 12 saat boyunca ambulansta 10 hastane gezmek zorunda kalmış. Bu rezillik, Memlekette sağlık sisteminin geldiği noktayı gösterse de beterin beteri var.. Bu haberin, yeni uygulanmaya başlayacak düzenlemelerden önce yalnızca bir felaket habercisi olacağını düşünüyorum... Yalanın bini bir para...

İlgilenenler için:
http://sol.org.tr/index.php?yazino=11741

satırbaşı'nda

14 Haziran 2007 Perşembe

konserede gidelim

one love var bu hafta sonu...gidelim..

Tiyatroya Mı Gidiyoruz?

Arkadaşlar,

17 haziran Pazar akşamı, Kadıköy NHKM'de Ferhan Şensoy'un son oyunu Fername'yi izleyeceğiz.. 21:00'dedir..
Birlikte seyretsek ne güzel olur...
Sevgiler...

Aman Merve Canım Merve

-Hayatımıza girdi önce ucundan, dört yanımızda şimdi
-İpek sicimlere dolanmış kalp, karenin ortasında yuvarlak
-Sohbetler tek sözcükle başlıyor, bitmiyor ama...
-Aynı devir... serimden düğüme, düğümden çözüme... ve çözümsüzlük
yeniden

-Birincisi, asil bir esmerlik tanımı
-Öz ve öz hanımefendi sadık gözlerinde

-Sanırsınız ki, ikincisi sözüne sadık
her gün başka tepenin ardına batan
ve sürekli kendini kapatan bir güneş
-Mert mi olmaktır gel git beyazı
doğurmak dolunaydan dolunaya
Beyaz mı? Daha ne kadar atar kan kırmızı...

-Diğerinin gökyüzüne saldığı kahkahası
Her akşam, her sabah gelip buluyor kulaklarımızı
Her konduğunda, kolumuzu kanatan uysal bir şahin.
-Bakmayın şahin dediğimize, sıfatında gizli
berrak zıpırlığı, yeni doğmuş serçe misali.
-Ne zaman geçse üzerinden bir şehrin
bir caddesinde ardından koşarken bulduk kendimizi
koştuk ki,
hiç yitmesin gözden...
ne vakit yorulduysak umutsuzluktan,
bir çığlık duyduk tam tepemizde.

-İdare etmek lazım ipliği, kopmaya
yakın... dürüstçe..
-İşte sonuncusu, bırakmış saçlarını
omzundan, tepelerden aşağı
br gökyüzü arıyor dökülmek için
biz ki daha yüzme öğreniyoruz.
-Yamacında girdabın, el ele
-Umut... tükenir mi hiç!
mesele sesini duyurabilmekte
bir kadına, yürekten...
ve tüm insanlara, yine yürekten...

-teninin kokusu tütsü yakmışken burnumuzda,
düşünceleri rakı şisesinde yüzdüren yürekten,
yine aynı yürekten....

Not: Bold yazılar f' e italikler yako'ya aittir...her kıta bir soyadından yola çıkarak isim aynı...kaldı ki hangisinin kime ait olduğunun önemi var mı anasını satim,yazmışız işte!!

filhakika'da

13 Haziran 2007 Çarşamba

ölüler ölmez..yaşayanlarla kıyaslandıklarında tek üstünlükleri de budur.

” “..’Ve siyah bir kuğu dedi:Gece günün habercisidir.Beyaz bir kuğu ekledi:Şafak ölümsüzdür,şafak ölümsüz!…’ Onu sabah sewiyorum,öğlen seviyorum ama en çok akşamları seviyorum.Dün seviyordum,bugün seviyorum,yarın -eğer yarınım olacaksa daha çok seveceğim.Kavuşan değil,birbirine karışan sular gibi.O dahil kim karşılaşmamıza raslantıydı dese ben zorunluluktu diyor,çığlıklar atıyorum..Ta ki Tanrı işe burnunu sokuncaya kadar…Çığlıklarımı yutuyor,susuyorum.O,ufkun altın bulutuydu,ben! Bir ayyaş;yola değil,yöne inanan bir sarhoş..Kim demiş sarhoşluk onurun ve belleğin yitirilişidir diye?Göller içki olsa, hepsini içsem,yine de hazırım..Beyaz gül dalları arasında beni bekleyen ışıltılı bir gölgeyle randevum var.Herşeyi görüyor,duyumsuyorum..Uzakta bir yerde sadece -benim-duyduğum borular çalıcak.Mevsimi olmasa da nergislerin kokusuyla coşacağım.Koklayarak arayacağım onu,bir elimde gül,bir elimde defne yaprakları..Bulduğumda kendimi kendimden koparıp onun hiçliğine katacağım..Güneş,Tanrı nın yarasından denize düşen bir kan damlası gibi suya batıyor olacak..

Uğursuz bir kubbe asılı başımın üstünde.Hazırım;her şeye..gibi..Peki Tanrı’yı kim yargılayacak..

Ve siyah bir kuğu dedi:”Gece günün habercisidir.Beyaz bir kuğu ekledi:Şafak ölümsüzdür,şafak ölümsüz…”



filhakika'da

komik..



hurdalık'ta

12 Haziran 2007 Salı

iLGiNÇ MiLLeTiZ VeSSeLaM...

Hoşumuza giden değişikliklere devrim

Hoşumuza gitmeyenlere darbe deriz

Ki hoşumuza gitmeyenleri yaparız genelde

Tanınmamış zengin piçlerine tiki

Tanınmış zengin piçlerine entelektüel deriz

Allah benle konuşuyor diyenlere deli

Günde 5 sefer Allah’la konuşanlara dindar deriz

10 tane şerefsizi bir araya toplanca çete

550 tane şerefsizi bir araya toplayınca meclis deriz

10 tane hanzoyu bir araya toplayınca örgüt

1000 tane hanzoyu bir araya toplayınca silahlı kuvvetler deriz

10 gerizekalıyı bir araya toplayınca deliler koğuşu

1000000 gerizekalıyı bir araya toplayınca miting deriz


10 maymunu bir araya toplayınca hayvanat bahçesi

6 milyar maymunu bir araya toplayınca dünya deriz…

İstisnalar her yerde vardır tabi…

Ama kaideyi bozmaktan acizdirler…

11 Haziran 2007 Pazartesi

BÉJART BALLET LAUSANNE: Beklenen gösteri bu hafta sonu


ilgilenenleriniz için

İKSV'nin 35. ve MEVLÂNÂ'nın 800. yılında

BÉJART BALLET LAUSANNE ile
"BEST OF BÉJART & RUMİ: Dua ve Dans"

Biletler: 125, 100 YTL / Öğrenci: 15 YTL
I. Balkon: 60 YTL / II. Balkon: 30 YTL
Biletler Biletix'te ve AKM Ana Gişede. Atatürk Kültür Merkezi
15 Haziran Cuma 20.30
16 Haziran Cumartesi 20.30
17 Haziran Pazar 16.00

PEYK - Suluşaka - Gidin... (Ben bu aşkın ızdırabını)



kapıyı çekin gidin
beni bırakın gidin
kilidi vurun ardıma
yanlızlık kalsın kapıda
kazansan ne kaybetsen ne
gururunun savasının
yanlızlıktır ganımetı sakla
onu bos odanda ne kndıne ne ona
sehırler olur sen kacarsın
kalbim ölü bulundu dün sabah
ben bu aşkın ızdırabını

bana bu şarkıyı yazdıran
bana üç maymun yaptıran
benı bu içiren sunger gibi
bu aşkın ızdırabını
ne kendıne ne ona
şehırler olur sen akcarsın
kalbim ölü bulundu dün sabah
ben bu aşkın ızdırabını

kapıyı çekin gidin
beni bırakın gidin
kilidi vurun ardıma
iyiyim böle gidin gidin.

9 Haziran 2007 Cumartesi

Yine Politika

Genelkurmay'ın internet sitesinde önceki gece yayınlanan açıklama tam bir çılgınlık!

Yıllardır üzerine bin bir oyunun döndüğü Türk-Kürt çatışması tehdidi gerçek olmamalı.

Aynı topraklarda yaşayan halklar, birbirilerine karşı değil, onları yoksulluk ve acı içinde, savaştan savaşa sürükleyen, sırtlarında geçinenlere karşı tavır almayacak da birbirilerine mi düşman olacaklar. Yoğun bir sisin altında yaşıyoruz, yalanlarla dolu her yan…

Birlikte özgürce ve eşit bir yaşam umudunun yerine, ırkçı tehditlerin geçme ihtimali beni korkutuyor. Linç girişimleri, artan ölümler derken... Çok korkutuyor!

TSK’nın açıklamasına da; onun ardından gelen, bir çatışmanın önünü açacak, memleketi bölünmeye, uçurumun kıyısına sürükleyecek diğer destek açıklamalarına da öfkelenmekten kendimi alamıyorum.

satırbaşı'nda

sevgili yeni blog

merhabalar efendim,
ben şimdi buraya ne yazacam ki, heyecanlandım, neyse şu anda aklıma pek yazacak birşey gelmiyor... bu aralar blog camiası benden kurtuldu da denebilir aslında bu duruma... ehehe
deli gibi anime izleyen birisi olarak size anime tavsiyesinde bulunabilirim aslında sevgili okuyucular, hayao miyazaki amcamızın şahane filmleri dışında satoshi kon'dan 2006 yapımı istanbul film festivalinde de gösterilen paprika eğlencelidir.

"DC-Mini adlı psikoterapi tedavisinde de kullanılan araç, insanların rüyalarını izleyerek bilinçaltını keşfetmektedir. Hükümet tarafından tedavi izni çıkmadan bir protatip çalınmıştır. Uyku halinde kişilerin bilinçaltına ulaşabilen DC-Mini'nin kötüye kullanıldığı takdirde harap edici sonuçlar ortaya çıkakabileceğinden korkan rüya dedektifi PAPRİKA çalınan DC-Mini'yi bulmak için rüyalar içinde araştırmalara başlar."

ayrıca şöyle bir sitede de çok güzel anime wallpaperlar var, ilgişenenler bakabilir cici anime karakterleriyle desktopunu mutlu edebilir...

ps: diğer Satoshi Kon filmleri ise; Millennium Actress ve Perfect Blue'dur.

8 Haziran 2007 Cuma

Capoeira gösterisi



5-9 haziran arasında düzenlenen Tunelart festival kapsamında yarın ( 9 haziran Cumartesi ) 17:30 da İstiklal Caddesi'nde capoeira gösterisi olacaktır.İlgilenen,abuk subuk fakat bir o kadar adrenalin yüklü iki eğlenceli vakit geçirmek isteyen herkes davetli!!
ayrıntı için tıklayın

CUMHURBAŞKANI’NDAN ‘YABANCI MÜHENDİS YASASI’NA VETO

TBMM Genel Kurulu'nda 25 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5665 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 7. ve 8. maddeleri Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edildi. Kanun’a ilişkin TMMOB çok sayıda eylem ve girişimlerde bulunmuş, kamuoyu tepkisi rağmen seçim kararı alınmasının ardından hükümetin son dakika girişimleri ile Kanun, TBMM Genel Kurulu’ndan geçirilmişti. Yasa ile yabancıların mühendis, mimar ya da şehir plancısı oldukları kanıtlanmadan Türkiye'de mesleklerini yapma, imza atma ve proje sorumluluğu taşıma olanağı sağlanmasını eleştiren Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in veto gerekçelerinin ayrıntılarına yazımızın devamından ulaşabilirsiniz.
Ayrıntı için tıklayın

satırbaşı'nda

"Dünyanın enayisi Türkiye"

IMF'den kredi kullanan ülke sayısı 2007'de altıya kadar düştü. Türkiye'nin tek başına kullandığı kredi tutarı, kalan beş ülkeye verilen kredi toplamının 5,5 katı. IMF'nin verdiği kredilerin yüzde 85'ini Türkiye kullanıyor yani IMF'yi Türkiye ayakta tutuyor.

devamı için:

tıklayın..

satırbaşı'nda

7 Haziran 2007 Perşembe

rakı-balık

Burayı bilmeyeniniz var mı?..İskele Balık



camiyemigeldik'de
 
Site Meter