Böyle bir eser bir daha yazılabilir mi? Rüyalarımıza girmesinden korktuklarımız, ilk ağızdan daha iyi bir tasvire bulanabilir mi? Bilmiyorum. Ama bir şey okuyacaksanız alın bunu okuyun derim...
"Bir Adam Yaratmak"tan...
"bir sigara kağıdını şu masaya koy, üstüne bir taş bırak, kapıları kapa ve git! üç yüz sene sonra gel, yerinde bulursun. belki sararmış, belki buruşmuş, fakat yine o. bir sigara kağıdı kadar yaşayamıyoruz. kefenimizden evvel çürüyoruz. duyuyorum! toprak altında milyonlarca kurdun, çıtır çıtır dut yapraklarını yiyen milyonlarca ipek böceği gibi, milyonlarca ölüyü yediğini duyuyorum.
ölüler! korkunç bir saklambaçın korkunç oyuncuları. kurtarın beni ebedilikten! öldüm sizi araya araya.. kurtarın beni düşünmekten!"
allahım ben yok olamam! her şey olurum yok olamam. parça parça doğranabilirim. tütün gibi kurutulabilir, ince ince kıyılır, bir çubuğa doldurulur, içilir havaya savrulabilirim. fakat yok olamam. madem ki bu kadar korkuyorum, yok olamam.* eczahane camekanlarında, ispirto dolu bir kavanoz içinde, düşürülmüş bir çocuk ölüsü gibi , yumruk kadar bir et parçasına inebilir, bir şişeye hapsedilebilirim.fakat şişenin camından yine dışarıyı seyreder, önümden geçenleri görür, kendimi bilir ve duyar, kendimi ve allahımı düşünebilirim. razı değilim allahım! yok olmaya, kalmamaya, gelmemiş olmaya, mevcut olmamaya razı değilim. bu dünyada bırakamayacağım hiçbir şey yok. ne deniz, ne şehir, ne ağaç, ne ev, ne kadın, ne de ben. bu kalıbım, bu zarfım., bu kafesimle ben. onların hepsini bırakabilirim. fakat şuurumu, bilmek, duymak, var olmak şuurumu bırakamam. razıyım bir toz parçası olayım. insanlar üzerime basarak geçsin. canım acısın, duyayım. canımın acıdığıını duyayım. razıyım bir kertenkele olayım. kızgın yaz günlerinde bir bahçe duvarına tırmanayım. tırnaklarımı tuğlalara geçireyim.yeşil ve ıslak sırtımı güneşe vereyim. fakat güneşle sırtım arasındaki öpüşmeyi duyayım. tuğlaların incecik zerreleriini sayayım. kovuklardaki böceklerin, bir boru içinden bakar gibi bana baktıklarını göreyim ve düşüneyim.razıyım bir nokta olayım. fakat o noktaya bütün kainat, bütün mevcudiyle dolsun. ben yok olamam.ağlarım, tepinirim, çatlarım, çıldırırım, ölürüm fakat yok olamam. her şey benm olsun, vereyim, gökler, yıldızlar, gökteki samanyolu, ay, dünya, vereyim. fakat aklım bana kalsın. aklım bana kalsın! aklım!.."
''osman hiç bıçağın deştiği yerden kan akmadığı olur mu?benim de beynimden kan akıyor.ben düşünmüyorum,beynim kaynıyor.görüyorum,gözlerimi yumunca görüyorum.beynimin etten yuvarlağı üstünde her düşünce bir damla siyah kan gibi yuvarlanıyor.ben istemiyorum osman!fakat hiç bıçağın deştiği yerden kan akmaz olur mu?''
"herkesi düşündürmeye calı$, duşunduremezsin.beni duşundurmemeye calis yine elinden birsey gelmez. ben ba$kalarinin duşunmemeye mahkum oldugu kadar duşunmeye mahkumum. osman! pencereleri acmak istiyorum. başımı soguk havaya uzatmak ve kopekler gibi haykırarak halkı penceremin altında toplamak istiyorum. du$unmek istemiyorum diye bagırmak, ulumak istiyorum. osman, duşunmek istemiyorum! du$unmek istemiyorum...."
''yaratıcı neymiş, yaratmaya kalkışarak tanıdım. yalancı ilah, doğrusunu tanıdı. gölge artist öz sanatkarı tanıdı. ben şimdi şu anda tanıyorum allah'ı. ilminin, sanatının karşısında aklımı veriyorum. aklım bir cephane deposu gibi patlıyor, kül oluyor."
Necip Fazıl Kısakürek...
Saygıyla...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder